Atmosfere Giren Işığın Macerası

Atmosfer bizleri uzaydaki sessizlikten, soğuktan ve karanlıktan koruyan örtümüzdür. Bu örtümüz sadece tek başına elbette yeterli değildir. Öyle ki atmosferin oluşmasında yine uzayın derinliklerinde bulunan güneşe ihtiyacı vardır. Peki bizler yeryüzünde yaşayan canlılar hatta cansız yapılarımızı korurken ne gibi faydalar sağlıyor.

Milyonlarca ötede bulunan güneşimiz bizlere her saniye gönderdiği ışınlar atmosfere giriş yaptığı an itibariyle ne gibi değişimlere uğruyor, güneş ışınlarının tamamı dünyaya ulaşıyor mu, atmosfer güneş ışınlarını yansıtıyor mu. Gelin atmosfere giren ışınların nelere uğradığına bakalım.

100 Işın demetindeki kayıplar

Şöyle bir örnek üzerinden gidecek olursak; güneşten 100 adet fotonları yani ışınları inceleyelim. Bu ışın demetimi atmosfere giriş yaptıktan bir süre sonra bulutlar ve atmosferin etkisiyle 25 tanesi uzaya geri gönderilir. 25 tanesi ise atmosfer içerisinde dağılır biz buna difüzyon deriz. 15 tanesi atmosfer tarafından emilir bizler buna absorbe deriz. 8 tanesi yeryüzüne çarpıp uzaya geri gönderilir geriye kalan 27 tanesi ise yeryüzünü ısıtır.

Işığın kırılıp yansıma olayına refleksiyon deriz peki ama nasıl?

Refleksiyon Nedir

Atmosferi biliyoruz içinde belli başlı hava bulunan bir gaz katmanı eğer atmosfer yazımızı okumadıysanız hemen şuradan gidebilirsiniz. Neyse reklamı geçelim. Atmosfer içindeki gazlar güneşten gelen ışınları az da olsa belli bir açıyla kırabilmektedir. Bulutlar ise daha acımasız bir şekilde yansıtır işte tam da bu olaya refleksiyon olayı gerçekleşir. Bulutlardan geçemeyip ipsiz bucaksız uzayın derinliklerine gönderilen bu ışınlara ise Albedo ismi verilir.

Difüzyon Nedir

Güneşten gelen ışınların dalga boyları ile atmosferde bulunan gaz moleküllerin çapları arasındaki ilişkiye bağlı dağılımlara denir. Öyle ki atmosferin gözümüze mavi görünmesi ya da güneşin sarı renkte görünmesi bu olayın meydana getirdiği süreçle ilgilidir.

Absorbsiyon Nedir

Atmosferin ve yeryüzündeki karaların ve denizlerin ışınları emmesi olayıdır. Sıvıların saydam oluşundan kaynaklı yeryüzündeki hidrografyalar ışınları 200 metre kadar derinliklere kadar ulaştırabilmektedir. Ancak aynı şeyi karalar üzerinde beklememiz mümkün olmamaktadır.

Yorum yapın